Günümüzde giderek artan ölçüde meme kanseri anlatır ve konuşur olduk. Hem bizler hem de basın bu konuya ilgisini arttırarak sürdürmekte. Dolayısı ile artık kadınlar ve toplum bu konuda bilinçlenmeye ve farkındalık oluşturmaya başladı. Bunun birkaç temel nedeni var:
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türü. Neredeyse her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanıyor ve kadınlarda görülen tüm kanserlerin % 33 ünü meme kanseri oluşturmakta.
Son yıllarda kanserle ilgili en ciddi ve kayda değer çalışmalar meme kanseri alanında olmakta. Hem genetik hem teknik ve hem de farmakolojik alanda neredeyse bir çağ atlandı.
Tarama programları ve tetkiklerle ölüm oranı azaltılabilen nadir kanserlerden bir tanesi. Erken tanı mümkün ve bu sayede hem yaşam normal süresinde devam ediyor hem de kozmetik kayıplar olmuyor.
Tüm bu nedenler sayesinde meme kanserine olan ilgi bilimsel ve sosyal alanda artarak sürmekte.
Dünyanın tüm ülkelerinde tarama programlarının yaygınlaştırılması, tıbbi gelişmelerin desteği, konu ile ilgili organizasyon ve kuruluşların artması ve toplumsal bilinç oluşturularak çok yönlü savaşım sürmektedir. Meme kanseri ile mücadele birçok ülkede ve ülkemizde bir sağlık politikası haline gelmektedir.
Bu noktada hekimlere, kadınlarımıza, basına ve toplumun tüm kesimlerine önemli görevler düşüyor. Öncelikle meme kanserinin önlenebilir ve tedavi edilebilir olduğunu bilmemiz ve anlatmamız gerekiyor. Günümüzde meme kanserinde sağ kalım oranları neredeyse % 90 ları bulmuştur. Yapılması gerekenleri sıralarsak; korunma, tarama, tedavi ve rehabilitasyondur. Bu basamakların tümünde en önemli rolü eğitim ve farkındalık meydana getirme oluşturmaktadır. Bunlar öncelikle hekimlerden başlayarak ulusal programlar olarak toplumun tüm kesimlerine ulaştırılmalıdır.
Tedavinin başarı şansını en çok etkileyen faktör erken teşhistir. Erken teşhiste ise en etkili yöntemler kendi kendine muayene ve mamografidir.
Her ay kadının kendi kendine meme muayenesi yapması, onun meme dokusunu daha iyi tanımasına ve herhangi değişikliği çok çabuk hissetmesine olanak tanır.
Kendi kendine meme muayenesi çok kolaydır ve tüm kadınlar tarafından rahatlıkla yapılabilir.
Kendi kendine meme muayenesi için en uygun zaman âdetinizin bitmesinden sonraki 2 veya 3. gündür. Ayrıca banyo sırasında sabunlu iken yapmak kitlelerin daha kolay fark edilmesini sağlayabilir.
Kendi kendine meme muayenesi için sağ kolunuzu başınızın altına yerleştirin. Sol elinizin orta üç parmağının tabanlarını (uç kısımları) kullanarak kitle ya da kalınlıkları hissedin. Memelerinizi hissetmek için yeterince sıkıca bastırın. Muayene sırasında dairesel veya aşağı yukarı dilimler halinde hareket edin. Daha sonra aynı işlemi sol memeniz için tekrar edin.
Daha sonra aynanın önünde durarak memelerinizin görüntüsüne bakın. Görünümde herhangi bir değişiklik, derinin çekilmesi ya da meme başında değişiklik, kızarıklık ya da akıntı olup olmadığına bakın.
20 yaşından sonra her kadına kendi kendine meme muayenesi yapması önerilmektedir.
Bu işlem sırasında anlatılan bulgulardan biri ile karşılaşılırsa hekime başvurmak gerekir.
Mammografi, düşük dozda çekilen özel bir meme röntgen filmidir. Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi ve bunların görüntülenmesi amacı ile çekilir. Mammografi meme kitlelerini milimetrik düzeyde iken tespit edebilen böylece kanserin tespitinde en az 3-4 yıl kazandırabilen bir yöntemdir. Sonuçta sağ kalma oranları % 98 lere çıkabilmekte ve kadınlar memelerini kaybetmek zorunda kalmamaktadırlar.
Dünya sağlık örgütünün mammografi çekimi için öngördüğü takvim şöyledir:
35-40 yaş arasında temel mammografi (daha sonraki tetkiklerde karşılaştırmak için temel oluşturur),40-50 yaş arasında 1 veya2 yılda bir kez mammografi ,50 yaşından sonra yılda bir kez mammografi çektirilmelidir. Ancak doktorların önerisi ile her yaşta ve daha sık mammografi çekilmesi mümkündür. Tarama programlarında ise 50 yaşından sonra 2 yoılda bir mamografi yapılaktadır. Sonlanma yaşı ise 65 tir.
Mammografi hakkında iki yanlış inanış vardır, bunlar can yakıcı ve zararlı bir yöntem olduğudur. Bunların ikiside doğru değildir.
Mammografi çekiminde kullanılan X ray düşük dozda olduğundan zarar vermez. Rutin kontroller için meme gelişiminin bittiği 35 yaşından sonra mammografi çekilir iken daha gençler için ancak şüpheli bir durum varsa mammografi çekilir.Mammografi meme gelişiminin tamamlandığı her yaşta gerekli görülürse çekilebilir. Mammografinin genç yaşlarda çekilmemesinin nedeni zararlı olduğu için değil, gençlerde meme dokusu çok yoğun olduğu için istenen kalitede görüntü elde edilememesidir. Dozu standartlara uygun mamografinin vereceği zarar ihmal edilecek kadar düşüktür.
Mamografide alınan radyasyonun dozunun ömür kısaltıcı etkisi;
1/2 SİGARA İÇİMİ
35 DAKİKA UÇAK YOLCULUĞU
45 DAKİKA ARABA YOLCULUĞU ile eşdeğerdir.
Meme kanseri ve hastalıklarında bulgular genellikle benzerdir. Kesin tanı ancak muayene, görüntüleme yöntemleri ve açık veya iğne biyopsileri ile konur. Bu bulgular memede ele kitle gelmesi, memede veya koltukaltında, şişlik veya kalınlaşma, memenin şeklinde veya büyüklüğünde değişiklik olması, meme başı akıntısı olması, memenin veya meme başının renginde ya da dokuda bir değişiklik (meme başının içeri çekilmesi, simetrisinin bozulması, cilt değişiklikleri gibi)
Meme Kanseri Risk Faktörleri Nedir?
Meme kanseri için belirlenmiş bazı risk faktörleri mevcuttur. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz.
Bu risk faktörleri:
Yaş: meme kanseri görülme oranı yaşla birlikte artmaktadır. En sık 50-60 yaş arasındadır.
Kişisel meme kanseri hikayesi: Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır.
Ailede meme kanseri hikâyesi: Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların, meme kanserine yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır.
Daha önce meme biopsisi yapılmış olması: Memede bulunan bazı iyi huylu hastalıklarda az da olsa risk artmaktadır.
Erken ergenlik, geç menopoz: uzun süre hormonal olarak aktif kalmak riski arttırmaktadır.
Doğurganlık hikayesi: doğum yapmamak veya ilk doğumu 30 yaşından sonra yapmak riski yaklaşık iki kat arttırmaktadır.
Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği
Östrojen hormonu tedavisi görenler: Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artmaktadır. Ancak bu tedavinin yararları da göz önünde tutulduğunda bu risk önemsenmeyecek kadar düşüktür.
Alkol kullanılması: Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk nispeten artmaktadır. Günde 3 bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır.
Şişmanlık ve yağlı beslenme
Meme kanseri açısından erkekler risk altında olmasalar da nadiren görülebilir. Görülme oranı kadınlara göre 1/100 dür.
Tanımlanmış meme kanseri risk faktörleri |
YÜKSEK RİSK |
|
ORTA RİSK |
|
DÜŞÜK RİSK |
|
Ancak meme kanserlerinin % 70 inde hiçbir risk faktörü bulunmamaktadır. Ayrıca bu risk faktörlerinden sadece % 10 u bizim değiştirebileceğimiz faktörlerdir. Açıkça söylemek gerekirse risk faktörlerine sahip kadınların daha dikkatli ve sık, gerekirse daha ileri tetkiklerle izlenmesi gerekmektedir. Yanı sıra hiçbir risk faktörüne sahip olmayan kadınlarında buna fazla güvenerek kontrollerini aksatması doğru olmayacaktır.
Tanı yöntemleri:
Kendi kendine muayene
Hekim muayenesi
Mammografi ve ultrasonografi
Gerekli durumlarda ileri tetkikler (örneğin MR)
Biyopsiler (açık, ince iğne ve kalın iğne)
Tümör belirleyiciler
Özel tetkikler (galaktografi, tel işaretleme biyopsileri, duktoskopi)
Genellikle kesin tanı hastalıklı bölgeden alınan hücre veya doku örneklerinin patolojik tetkiki sonucu mümkün olmaktadır. Bunun için önceki yıllarda daha çok açık cerrahi biyopsiler kullanılırken bu gün ince ve kalın iğne biyopsileri tercih edilmektedir. Sonuçları açık biyopsiler kadar doğruluk oranına sahip olmanın yanı sıra maliyet, hasta konforu, uygulama kolaylığı ve estetik sonuçları açısından çok daha uygundurlar.
Tedavi:
Cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonoterapi.
Meme kanserinin tedavisi engel bir durum yoksa her zaman cerrahi ile başlamalıdır. Cerrahi genellikle temel tedaviyi oluşturur. Ardından hasta ve hastalığın özelliklerine göre diğer tedaviler planlanır. Meme kanserinin tedavisini cerrahi, radyasyon onkolojisi, medikal onkoloji ve ilgili pek çok branşın birlikte karar vererek uygulaması gerekmektedir.
Cerrahide memenin tamamının alınması (mastektomi), meme koruyucu cerrahiler (memenin hastalıklı kısmının alınması), bunlara ek olarak koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılması (tamamı veya nöbetçi lenf bezi) gibi uygulamalar yapılmaktadır. Meme koruyucu cerrahi için hastalığın erken evrede olması ve bazı tıbbi ayrıntılara uyması gerekmektedir.
Daha sonra hasta ve hastalıkla ilgili verilere göre diğer tedaviler planlanır. Bu tedavilerde amaç nüksleri engellemek, hastalıksız yaşamı ve yaşam süresini uzatmaktır.
Son olarak unutmamalıyız ki meme kanseri tedavi edilebilir bir hastalıktır ve erken evre hastalıkta sağ kalım oranları % 96–98 dir. Mammografi erken tanıda en etkili yöntemdir. Düzenli kontrol ve tarama programları ile meme kanserinden ölümler azaltılabilir.
21.yüzyılda meme kanserini doktorlar değil kadınlar yenecektir.